
Filmleri değerlendirme ve buraya kaydetme hızım film seyretme hızımın gerisinde kaldı bu ara. Fırsat bulamadım ve üzerinden zaman geçince de o filmin hakkında yazmak gelmiyor içimden ama zorlayacağım kendimi bu film için. Bir iki kelime de olsa kayıt altına almak istiyorum.
Bu filmin yapımının üzerinden on dört yıl geçmiş, neredeyse nostalji sayılabilecek durumda. O zamanlar seyrettiğimde bu kadar etkilenmemiştim. Yaş ve yaşanmışlıklar artınca alınan tad değişiyor.
Arka fonunda savaş olan bir aşk filmi bu. Tabii bir de çölün güzelliği var. Çöl gibi sapsarı bir film, ve hastalık gibi, aşk gibi...
"The suprasternal notch"u gönül çukuru diye çevirmişler. Daha da anlamlı olmuş.
Almásy, "I just wanted you to know: I'm not missing you yet." diyor Katharine artık devam edemeyiz dediğinde. O da "you will" diyor. Sonra giderken kafasını çarpıyor bir demire. Bu sahne çok hoşuma gitti. Ama bir yandan da neden gerek duyulmuş anlamadım. Romantizmin doruklarında gezinen bir filmde gerek var mıydı böyle bir sahneye bilemiyorum. Neyse...
Sonuçta biri aşkı için kocasına, diğeri aşkı için ülkesine ihanet eder. Ama "Savaşta yapılan ihanetler barışta yapılanlara göre daha çocuksudur."
İngiliz Hasta "Every night I cut out my heart. But in the morning it was full again." dediğinde ona acımakla onun yerinde olmak istemek arasında sallanıyor ruhumuz.
Ve Katharine'in karanlık sonunu görüp ağlıyoruz: "My darling. I'm waiting for you. How long is the day in the dark? Or a week? The fire is gone, and I'm horribly cold. I really should drag myself outside but then there'd be the sun. I'm afraid I waste the light on the paintings, not writing these words. We die. We die rich with lovers and tribes, tastes we have swallowed, bodies we've entered and swum up like rivers. Fears we've hidden in - like this wretched cave. I want all this marked on my body. Where the real countries are. Not boundaries drawn on maps with the names of powerful men. I know you'll come carry me out to the Palace of Winds. That's what I've wanted: to walk in such a place with you. With friends, on an earth without maps. The lamp has gone out and I'm writing in the darkness."
"For the heart is an organ of fire."
Filmin kurgusu da ayrı bir güzel. Zamanda ileri geri giderek başladığı noktada bitiyor film.
Bir de "Sayid Jarrah"ı filmde görünce şaşırıyor insan. Ben bu filmde hiç hatırlamıyordum onu ama herhalde Lost ekibi kendisini bu filmde keşfetmiş. Romantik, bomba imha uzmanlığından işkenceciliğe terfi ederken tipinde ve konuşmasında en ufak bir değişiklik olmamış. Fedakâr ve cefakâr hemşireyi oynayan Binoche'yle güzel bir ikili olmuşlar.
Geleneksel hale gelen şarkı bölümümüze geçip Márta Sebestyén'in yanık sesiyle nihayete erdirelim.
http://www.imdb.com/title/tt0116209/
*****